Mittwoch, 1. Mai 2013

Truva'nın altınları 140 yıl sonra Türkiye'de

Alman arkeolog Schliemann’ın Truva kazılarında yağmaladığı 24 parça altın takı, tam 140 yıl sonra yurda döndü
 

24 parça altın takıSonra Oku


Aykan Çufaoğlu / AHT
Homeros’un Truva Savaşı’nı anlattığı İlyada Destanı’na konu olan, Truvalı Helen’in Hazineleri diye bilinen ve Alman arkeolog Heinrich Schliemann’ın bir kısmını kaçırdığı Kral Priamos Hazineleri’ndan 24 altın parça 140 yıl sonra çıktığı topraklara döndü. Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, Truva Antik Kenti’nden kaçırılan 24 parça altın takının, ABD’deki Penn Müzesi ile işbirliği kapsamında Türkiye’ye iade edildiğini açıkladı.

Günay şöyle konuştu: “Bunlar, Troya’nın 2. dönemine ait olduğu söylenen eserler. Eserler, Alman arkeolog Schliemann tarafından yapılan kazılarda ortaya çıkarılmış. O sırada hafirler (ilk kazıcılar) tarafından birçok eser yağmalanmış ve dünyaya çıkarılmış. Bunların bir kısmı Almanya’daydı, savaş sırasında da Rusya’ya gitmiş. Troya kazılarından çıkanların bazıları şu anda Puşkin Müzesi’nde sergileniyor. Biz onları da almak için yoğun çaba gösteriyoruz.’’
4 BİN 500 YILLIK
Schliemann 1873’te Çanakkale bölgesinde yaptığı kazılarda hazinelere ulaşmış ve bunun bir kısmını yurtdışına kaçırmıştı. Önce Almanya, Rusya, Yunanistan’a kaçırılan ve son olarak ABD’deki Penn Müzesi’nde bulunan takılar, Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi’ne dönüş yaptı. Eserler bundan böyle vatanında sergilenecek. Eserler arasında altın, elektrom kolyeler, küpeler ve broşlar bulunuyor. raklı küpenin ayrı bir yeri var.

Bakan Günay, 24 parçanın 1 Eylül’de Türkiye’ye geldiğini belirterek, eserlerin 4 bin 500 yıl öncesine ait olduğunu vurguladı. Günay, eserlerin izinin 2009 yılından bu yana sürüldüğünü ve gelişinde hiçbir bedel ödenmediğini bildirdi. Türkiye’ye gelen 24 takının 10’unu küpe ile broş, 1’ini de diadem (taç) oluşturuyor. Takılar arasında 2 bilezik, 10 pendant (asılı duran nesne; kolye ve zincir ucu) ve yüzük ile 1 adet de kolye bulunurken, takılarda genelde fantastik stilinin egemen olduğu görülüyor.


‘ÖZEL ANLAMI YOK’
Anadolu Medeniyetleri Müzesi yetkilileri, takılardaki işlemelerin yapan kişinin zevkine göre belirlendiğini, özel bir anlam ifade etmediğini kaydederken, takılardaki biçimlerin doğallığı ve işçilik kalitesi de dikkat çekti. Altın taçlar o dönemde genelde erkeklere ödül olarak veriliyor ve öldükten sonra mezarına bırakılıyor. Kraliçelerin güzellik yarışmasının ilk kez Troya’da yapıldığını da belirten yetkililer, eserlere işlenmiş unsurların o dönemde verimlilik, güç, güzellik, iyilik ve korunma amaçlı yapılmış olabileceğini, ancak bu unsurların hepsinde farklı bir şekilde resmedildiğini, ortak bir nokta bulunmadığını da vurguladı. Altın saç bandı ise çoğunlukla üst sınıf kadınlar tarafından kullanılıyor. Troya’dan çıkan eserler uzun yıllar boyunca yeni çağın moda akımına da önderlik etti. Birçok kuyumcu firması yarattığı altın takılarda Troya’dan çıkan eserleri örnek aldı, hatta bazıları da bire bir aynısını yaptı.


ÇOĞU MOSKOVA’DA
Bakanlık, Troya’da kazılarda çıkan eserlerin dünyada 40 farklı müzede bulunduğunu belirtti. Hazinenin çoğunun Moskova’daki Puşkin Müzesi’nde sergilendiğini açıklayan bakanlık, Moskova’daki eserlerin iadesi için çalışmaların başlatıldığını ifade etti.


Takılar Troya’ya gidecek
Troya Müzesi’nin projelerinin tamamlandığını, uygulama ihalesini de bu yıl dolmadan yapacaklarını dile getiren Günay, Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nde sergilenecek takıların, tamamlandıktan sonra Troya Müzesi’nde teşhir edileceğini bildirdi.


Kocası çalmış o takmıştı
Alman arkeolog Schliemann’ın Yunanistan’ın başkenti Atina’ya kaçırdığı Truva hazinelerinden bazı parçaları, arkeoloğun eşi Sofia Schliemann boynuna takarak fotoğraf çektirmişti. Schliemann’ın hazineleri 1873 yılında 3 parti halinde kaçırdığı sırada eşi Sofia’nın yanında bulunmadığı biliniyor.

Sonntag, 14. März 2010

Merkel, gelirken sfenksimizi de getir lütfen .

ALMANYA ile Türkiye arasında yılan hikâyesine dönmüş “Boğazköy Sfenksi” diye bir mesele var.

Hikâyenin özü şu:
1905 ile 1912 yılları arasında Hititlerin başkenti Hattuşa'da kazılar yapan Almanlar Hitit Kraliyet Arşivi'ne ait 10 binden fazla tablet ve iki sfenks buluyorlar.
Bunlar Osmanlı tarafından 1917 yılında temizleme, restorasyon için Almanya'ya gönderiliyor.
1924-1942 yılları arasında tabletlerden 3 bini ve iki sfenksten biri iade ediliyor.
Araya İkinci Dünya Savaşı'nın girmesi ve eserlerin Doğu Berlin'de kalmaları nedeniyle geri kalanlar bir türlü iade edilemiyor.
Türkiye 1974 yılından itibaren tekrar 7 bin kadar tablet ile sfenksin peşine düşüyor.
İkili görüşmeler bir işe yaramayınca çaresiz UNESCO'yu devreye sokuyor.
UNESCO'nun bastırmasıyla tabletler 1987 yılında Türkiye'ye veriliyor.
Ama “Boğazköy Sfenksi” diye bilinen eserden bir ses seda yok.
UNESCO'NUN TAVSİYE KARARI
Halen Berlin'deki Bergama Müzesi'nin Ön Asya Bölümü'nde sergilenmekte olan sfenksin onarım için Almanya'ya götürüldüğüne ilişkin onlarca belge var.
Ancak Almanya, Türkiye'den izinsiz bir şekilde Bergama Müzesi'nin envanterine geçirdiği eser için Nuh diyor, peygamber demiyor.
Türkiye “Boğazköy Sfenksi”nin iadesi için yıllardan beri gerçekten çetin bir mücadele veriyor.
Sfenksin iadesi için önceleri Doğu Almanya ile sürdürülen temaslar iki Almanya'nın birleşmesinden sonra aralıksız devam etmiş günümüze kadar.
Konu defalarca UNESCO Kültürel Varlıkların Ait Oldukları Ülkelere İadesi Komitesi'nin (İCPRCP) toplantılarında ele alınmış.
Komite “Boğazköy Sfenksi”nin iadesi için tavsiye kararı almış.
BU KEZ GÜNAY SORDU
Gazetelerimizde defalarca “Sfenks bu kez iade ediliyor” diye başlıklar atılmış.
En son geçtiğimiz ağustos ayında Almanya 2011 yılında Berlin'de gerçekleştirilecek “Helenistik Pergamon” sergisi için işbirliği talebinde bulununca Ankara yeniden “Boğazköy Sfenksi”nin iadesini gündeme getirmiş.
Alman yetkililer Ankara'nın bu talebini de yanıtsız bırakmış.
Nihayet ITB Fuarı nedeniyle geldiği Berlin'de temaslarda bulunan Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, Alman Dışişleri Bakanlığı'nda bir araya geldiği Devlet Bakanı Cornelia Pieper'dan “Boğazköy Sfenksi”ni bilmem kaçıncı kez talep ediyor.
Bakan Günay sohbetimizde “Bu konuyu çok önemsediğimizi ilettim” diyor.
“Bergama'yi daha uzun vadeli bir tartışma konusu yapacağız. Ama Boğazköy Sfenksi'yle ilgili talebin yıl sonuna kadar sonuçlanmasını istiyoruz” diye ilave ediyor.
TÜRKİYE'NİN KOZU VAR MI?
Anladığım kadarıyla Ertuğrul Günay, muhatabına Türkiye'nin “Boğazköy Sfenksi” konusunda sabrının artık taşma noktasında olduğunu hissettirtmiş.
Sfenks iade edilmezse Türkiye'nin Almanya'ya tavır koyabileceği bazı konular var.
Örneğin Türkiye'nin dört bir yanında Alman arkeologlar tarafından sürdürülen kazılar.
Bunların izinleri pekâlâ iptal edilebilir.
Sanırım arkeolojik kazılar Türkiye için önemli bir koz olabilir.
Onarım için gönderilmiş sfenkse el koyduğu yetmiyormuş gibi konuyu yıllardan beri duymamazlığa gelen Almanya'yı dize getirmenin çaresi vardır mutlaka.
Kalabalık bir işadamı grubuyla önümüzdeki 29-30 Mart tarihleri arasında Türkiye'yi ziyaret edecek olan Başbakan Merkel'in gündeminde ekonomik ve kültürel konular ağırlıkta olduğu özellikle vurgulanıyor.
MERKEL'İN GÖNLÜNDEKİ ASLAN
İstanbul'un 2010 Avrupa Başkenti olması nedeniyle Ankara'daki resmi temaslarından sonra İstanbul'a geçecek olan Merkel, Sarıyer'de kurulacağı söylenen Türk-Alman Üniversitesi'ne ayrı bir önem veriyor.
Almanya, Türkiye ile daha kapsamlı kültürel ilişkiler arzusunda.
2011 yılında Türklerin Almanya'ya gidişlerinin 50. yıldönümünde de çeşitli kültürel etkinlikler söz konusu.
İki ülke arasında kültürel bir yakınlaşmaya hız verilecekse eğer bazı pürüzlerin halledilmesi gerekmez mi?
Bu yüzden benim ricam Merkel'in gelirken beraberinde “Boğazköy Sfenksi”ni de getirmesi.
Önce o gelsin, sonra izinsiz Türkiye'den Almanya'ya kaçırılmış diğer eserlere de sıra gelecek.

Alinti : Gila Benmayor / Hürriyet 14 Mart 2010

Samstag, 13. Dezember 2008

Truva Hazinesi

Truva Hazinesi mayis 1873 yilinda, Alman arkeolog Heinrich Schliemann`in ( 1822 - 1890 ) bugünkü Canakkale ve civarinda, tam olarakta Hisarlik`ta yapmis oldugu arkeolojik kazilarda ortaya cikartilmistir.

Heinrich Schliemann aslen Alman olup, 1847 yilinda ticari hayatinin onu sürükledigi St.Petersburg`ta Rus vatandasi olmus, orada evlenmis ve daha sonrada bu esinden bosanabilmek icin ise 1869 yilinda kuzey Amerikaya yaptigi bir seyahatte Amerikan vatandasligina gecmistir. Hemen ardin da 17 yasindaki yunan Sophia ile evlenmistir. 1890 yilinda gecirdigi bir kulak operasyonundan sonra Almanya`da ölmüs ve 1891 yilinda kendisi icin Atina`da yaptirilan özel bir mezara nakledilmistir.

Isin en enteresan yönü ise sudur; Heinrich Schliemann Atina`da tarihi Mikeneyi arastirirken okudugu Homerin yazitlarindan etkilenmis ve kendince bu hazineyi adeta o satir araliklarinda kesfetmistir. Orada okuduklari adeta bir hazinenin yerini tarif etmekte ve göstermektedir. Belkide macera sayilabilecek bu ise kendini adamistir. Aslinda o zamana kadar kendisinin sayginligi da yoktur ama bu arkeolojik bulgularla tarihe büyük ve anlamli bir imza atacaktir.Bunun üzerine, Alman arkeolog bu arastirma ve kazilari yapabilmek icin cesitli özel kampanyalarla her seyi organize ve finanse etmistir.Fakat buldugu hazine aslinda Truva`ya degil MÖ. 2500 yil öncesine ait bir baska medeniyetin eseridir. Agamemnondan ` da bahsedilmektedir. Heinrich Schliemann bu hazineye" Priamosun Hazinesi" adini vermistir. Priamos o zamanki tarihi Truva`nin kralidir.

Heinrich Schliemann bu arkeolojik arastirma ve kazilara ilk önce hic bir izin almadan 1870 yilinda gizlice baslamis, ele gecen buluntulara dayanarak yerin dogru olduguna karar vermis, daha sonra ise bu kazilari yapabilmek icin zamanin Osmanlisindan izin almis. Fakat bulduklarini düzenli bir envanter tutmasina ragmen Osmanliya tam olarak beyan etmemistir. Tam 40 sandik dolusu eseri önce Yunanistan`a daha sonra da 17 Ocak 1881 de Almanya - Berlin`e bir sekilde gizlice kacirmistir. Bu 40 sandikta ise yaklasik 9000 parca eser bulunmaktadir. Bunlar 1943 yilina kadar Berlin`deki bir Tarih Müzesinde sergilenmis ve ikinci Dünya Savasi esnasinda yeniden sandiklanarak zarar görmemesi icin korunakli siginaklara saklanmistir. Almanya bu savastan yenik cikmis ve tüm Almanya bir süre Rusya, Amerika, Ingiltere ve Fransa`nin yönetimine girmistir. Savastan sonra bu eserlerin tamami bir sekilde ortadan kaybolmustur. Cok uzun bir sürede ortaya cikmayacaktir.

Rusaya`nin Kizilordusundan süphelenilmektedir. Gercektende sonradan ortaya cikacak olan 9 Temmuz 1945 tarihli Rusya Sanat ve Edebiyat Arsiv belgelerinden anlasilacaktir ki, tüm bu eserler Moskova`daki Puskin Müzesinin envanterine alinmistir, fakat sergilenmemistir. Hatta savas ganimeti olarak Berlinden alindigi/calindigi dahi inkar edilmistir.

Almanya bu olaydan ve durumdan ötürü Rusya`ya karsi cok rahatsiz ve kirgindir, ama bunu belgelemeyi bir türlü becerememektedir. Neredeyse 50 yil aradan sonra 1993 yilinda Rusya Devlet Baskani Boris Yeltzin, Truva Hazinesi`nin Moskovada`ki Puskin Müzesinde oldugunu aciklar. Aslinda bu isin pesini asla birakmayan Almanlar, bunu neredeyse kesin olarak biliyorlardi, ama Rusya bunu inkar ediyordu. Sonunda 16 Nisan 1996 da Puskin Müzesi bu eserlerin bir kismini sergiler. Hemde Almanya`dan ismarlayip satin aldigi 19 adet " made in Germany" damgali özel yapim camekan vitrinlerde!... Bu sergileme ayni zamanda hazineyi bulan Almam arkeolog Heinrich Schliemann`in 175. dogumgününe denk gelmektedir. Kimbilir belkide bir danisikli dövüs sözkonusudur !

Heinrich Schliemann bu eserlerin tümünü ölmeden önce yazdigi Mirasinda, Alman Halklarina sonsuza kadar bölünmemek üzere birakmistir. ( ...dem deutschen Volke zum ewigen ungeteilten Verbleib...) Bu yüzdendir ki zaten Almanlar hala hazirda bu hazinenin Almanya`ya ait oldugunu savunmakta ve iadesini istemektedirler. Öte yandan Türkiye de sesini cok güclü cikarmamakla beraber, bu eserlerin aslinda Osmanlinin devami olan bugünkü Türkiye topraklarinda ortaya cikartilmis, ama yasal olmayan yollarla zamaninda Almanya`ya kacirilmis oldugunu öne sürerek, eserlerin gercek sahibine, ait oldugu cografyaya, yani Türkiye`ye iadesini talep etmektedir. Bu talep Turizm ve Kültür Bakanliginca dile getirilmis, bir takim girisimler yapilmistir. Bu talep gecerliligini bugün de korumaktadir.

Fakat Almanlarin buna itirazlari vardir. Itirazin sebebi ise sudur. Anlatilana göre bu kacakcilik zamaninda Osmanlica ortaya cikarilmis ve olayin hirsizlik oldugu tespit edilmistir. Bunun üzerine Heinrich Schliemann Osmanli Mahkemesince yargilanmis ve sucu sabit görülmüstür. Kacirilan eserlerin beyanina dayanilarak 10 000 Franc para cezasina carptirilmistir. Bu parayi Osmanliya ödemesi halinde , Almanya`ya kacirdiklari kendisine kalacaktir. Yani o eserlerin tek sahibi olacaktir. Buna cok sevinmis olsa gerek ki, Heinrich Schliemann bu para cezasini kendi istegi ile tam bes kat olarak, yani 50 000 Franc olarak Osmanliya ödemistir. Ama bu Almanlarin bir iddiasidir. Bununla ilgili bir belge varmidir, o su anda bilinmiyor. Ayrica o zaman Heinrich Schliemann`in yaptigi beyan ne kadar dogrudur, o da epey su götürür türden bir baska sorudur. Zira Osmanli bu beyani gercekci olarak yerinde arastirmadan, beyani gercek ve tam olarak kabul etmis ve karara baglamistir. Daha sonra Heinrich Schliemann sahsen kendisi bu eserlerin o zamanki degerinin en az 1 milyon Franc oldugunu da zaten dile getirmistir. Buda demek oluyor ki; Ruslarin ikinci Dünya Savasinda caldigini, kendisi de zamaninda Osmanlidan calmistir. O halde, eger eserlerin bir geri teslimi sözkonusu ise bu teslimat Türkiye` ye yapilmalidir, gibi bir sonuc cikiyor ortaya. Belkide tarhin tozlu sayfalarinda, Osmanli yada Alman arsivlerinde bu olaya ve davaya dair bir takim kayitli belgeler olabilir. Bakmak, aramak ve arastirmak gerek.

Bu tarihi eserlere sahip cikmaya kalkan bir baska ülke daha var. O da Yunanistan. Onlarin gerekceleri ise tarihi moral üzerine kurulu. Fakat her kim bu hazineye talip olursa olsun, su anda Rusya bu eserleri hic kimseye iade etmeye niyetli degildir.

Freitag, 12. Dezember 2008

İade için izlenen yöntemler

Yurtdışına kaçırılan Anadolu kökenli eserlerin iadesi amacıyla, izlenen yöntem ise şöyle: Herhangi bir müzeden veya ören yerinden çalınan esere ilişkin fotoğraflı envanter bilgileri Dışişleri Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı İnterpol Dairesi kanalıyla, Türkiye’nin yurtdışı temsilciliklerimize iletilerek, müze, koleksiyoner, müzayede evlerinden araştırılması, eserin bulunması halinde İnterpol kanalıyla iadesi sağlanıyor. Eser, kaçak kazılarla bulunup, kanunsuz yollarla yurtdışına çıkarılmışsa, 1970 UNESCO Sözleşmesi ve ikili anlaşmalar ile iadesi sağlanmaya çalışılıyor. Eserin kanunsuz yollarla yurtdışına çıkarıldığının dönemine ait bulunabilen belgelerle ispat edilmesi halinde iadesi istenmekte, isteğin kabul edilmemesi halinde Büyükelçilik ve Konsolosluklar tarafından yurtdışında bulunan avukatlık firmaları aracılığıyla dava yoluna gidiliyor.

TC. Kültür ve Turizm Bakanligindan

TRUVA ESERLERİ : Çanakkale Hisarlık’taki antik Troya kentinden çıkarılan ve 1871-1890 yılları arasında bulunan 17 grup eser yurtdışına kaçırılmış. 1945 yılına kadar Berlin’de sergilenen eserler, 1991 yılındaki Troya Kataloğunda incelenmesiyle 480 civarındaki eserin Almanya’da olduğu belirlenmesi üzerine iade için resmi girişimlerde bulunuldu. Bu arada, 2. Dünya Savaşı ile kaybolduğu sanılan Troya eserlerinin 1990 yılı sonlarında büyük bir böyümü de Moskova Puşkin ve Petersburg’daki müzede saklandığı öğrenildi. 1991 yılından itibaren de iade çalışmaları başlatıldı.

Donnerstag, 11. Dezember 2008

Was ist Beutekunst?

DIE ZEIT, 17/1996 [http://www.zeit.de/1996/17/Was _ist _Beutekunst_]

Was ist Beutekunst?
Von Arno Widmann

Die Aufregung um den Troja−Schatz entbehrt nicht der Komik. Was ist Beutekunst? Heinrich Schliemann schmuggelte seinen Fund aus der Türkei und brachte ihn heimlich nach Griechenland. Dort wurde dem Hobbyarchäologen der Prozeß gemacht. Er sollte dem kaiserlichen Museum in Konstantinopel 10 000 Franczahlen für den Raub, den außer ihm niemand gesehen hatte. Schliemann überwies großzügig 50 000 Franc. Er selbst schätzte damals den Wert der Stücke auf eine Million Franc. Ist das Betrug? Beuteglück? Oder ganz normales Geschäftsgebaren?

Tarihi Truva`nin Kalintilari